İş dünyasında rekabetin artması, şirketlerin sadece finansal başarılarına değil, aynı zamanda çalışan bağlılığı, kurumsal aidiyet ve işveren markası gibi konulara odaklanmasını zorunlu kılıyor.
Benim gözlemime göre, bir şirketin en değerli varlığı insan kaynağıdır ve çalışanlarla kurulan bağ, yalnızca maaş politikalarıyla değil, kurumsal kültüre yönelik atılan adımlarla şekilleniyor. Özellikle Türkiye gibi manevi değerlere ve duygusal bağlara önem veren toplumlarda, şirket iftarları gibi organizasyonlar, çalışanlarla yöneticiler arasında güçlü bir bağ kurmanın etkili bir yolu olarak öne çıkıyor.
Bu konuda daha net bir resim çizmek için Instagram ve LinkedIn platformlarındaki hesaplarım üzerinden iki anket yaptım. Instagram’da “Bu Yıl Şirket İftarı Yaptınız mı?” diye sordum, LinkedIn’de ise “Şirketim Çalışanları İçin İftar Programı Yapar” sorusunu yönelttim.
Anket sonuçlarını analiz ederek, şirket iftarlarının çalışan bağlılığı, aidiyet ve liderlik üzerindeki etkilerini değerlendirmek istedim. Ayrıca, bu tür etkinliklerin neden bazı şirketlerde yaygın olduğunu, bazılarında ise olmadığını, insan kaynakları yönetimi ve liderlik perspektifinden ele alacağım.
Şirket Organizasyonlarının Amacı ve Çalışan Bağlılığına Etkisi
Bir şirketin başarısı, çalışanlarının o şirkete duyduğu aidiyetle doğrudan bağlantılıdır. “Gallup’un 2022 araştırmasına göre, çalışan bağlılığını artıran faktörler arasında maaş politikaları sadece %30 oranında etkiliyken, çalışanın kendini değerli hissetmesi ve kurum kültürüne uyumu %70 oranında belirleyici oluyor.”
Harvard Business Review’ in 2021’de yayımladığı bir çalışma ise, çalışanların aidiyet hissettiği organizasyonlarda verimliliğin %21 arttığını ve işten ayrılma oranlarının %17 azaldığını gösteriyor. Bu veriler, sosyal etkinliklerin çalışan motivasyonu ve bağlılık üzerindeki etkisini açıkça ortaya koyuyor.
Bana göre, şirket iftarları gibi organizasyonlar, sadece bir yemek daveti olmanın ötesine geçiyor. Özellikle Ramazan gibi kültürel ve manevi önemi olan bir dönemde, bu etkinlikler çalışanlarla yönetimin bir araya geldiği, hiyerarşik mesafelerin azaldığı ve duygusal bağların güçlendiği bir platform sunuyor. Türkiye gibi duygusal bağların iş hayatında önemli olduğu bir ülkede, çalışanların gönlüne dokunmak, bağlılık yaratmanın en etkili yollarından biri. Ancak, bu tür organizasyonların her şirkette aynı derecede yaygın olmadığını gözlemledim. İşte bu yüzden anket yaparak bu durumu daha iyi anlamaya çalıştım.
Anket Sonuçları ve Analiz
Instagram ve LinkedIn’de yaptığım anketlerin sonuçları oldukça dikkat çekici. Instagram’da toplam 378 kişi ankete katıldı ve “Bu Yıl Şirket İftarı Yaptınız mı?” sorusuna şu yanıtlar geldi: “Evet” ve “Planlandı” seçeneklerini birleştirince %34.7 (131 oy) iftar yaptığını veya yapmayı planladığını söyledi, %65.3 (247 oy) ise iftar yapmadığını belirtti.
LinkedIn’de ise 216 kişi “Şirketim Çalışanları İçin İftar Programı Yapar” sorusuna yanıt verdi: %51 (yaklaşık 110 oy) “Evet” derken, %49 (yaklaşık 106 oy) “Hayır” cevabını verdi.
Bu sonuçlar bana ne anlatıyor? LinkedIn’de şirket iftarı yapan firmalar %51 ile az da olsa çoğunlukta. Bu, daha büyük ve kurumsal yapısı güçlü şirketlerin iftar organizasyonlarını çalışan bağlılığı stratejilerinin bir parçası olarak gördüğünü gösteriyor.
Instagram’da ise iftar yapmayanlar %65.3 ile açık ara önde. Bu durum, daha küçük ölçekli işletmelerin ya bu tür etkinlikleri önemsemediğini ya da maliyet kaygıları nedeniyle düzenlemediğini düşündürüyor. Bana göre, bu fark, şirketlerin organizasyonel yapılarının ve insan kaynakları yönetiminin bu tür etkinliklerde ne kadar kritik bir rol oynadığını ortaya koyuyor.
Stratejik İnsan Kaynakları Yönetiminin Etkisi
Bana göre, çalışan bağlılığı sadece maaş artışı, yan haklar veya performans göstergeleriyle sağlanamaz. Çalışanların aidiyet duygusunu artırmanın en etkili yolu, onların “gönlüne dokunmaktır”. Şirket iftarları, bunu başarmanın en doğal yollarından biri. Ancak, bu tür etkinliklerin düzenlenmesi, şirket sahiplerinin bakış açısına ve şirketin insan kaynakları (İK) yapısının gücüne de bağlı. Deneyimlerime ve gözlemlerime dayanarak, güçlü İK departmanlarına sahip şirketlerin bu tür organizasyonları daha planlı ve bilinçli bir şekilde yaptığını söyleyebilirim. İK yönetimi zayıf olan veya hiç olmayan şirketlerde ise bu tür etkinlikler genellikle göz ardı ediliyor. Hatta bazılarında ise sadece belirli bir bölümlere programlar yaparak istemeden de olsa ayrımcılık algısı oluştururken, bazen de bu tarz organizasyonlar iyi organize edilemeyerek “kaş yaparken derken, göz çıkartılabiliyor”.
Örneğin, Instagram’daki %65.3’lük “Hayır” oranı, İK süreçlerinin yetersiz olduğu küçük ölçekli işletmelerde şirket iftarlarının ihmal edildiğini gösteriyor olabilir. LinkedIn’deki %51’lik “Evet” oranı ise, profesyonel kitlede İK yapıları daha gelişmiş şirketlerin bu etkinlikleri bir strateji olarak benimsediğini ortaya koyuyor. Bana göre, İK birimleri, sadece organizasyonel planlama yapmakla kalmamalı; aynı zamanda çalışanların duygusal ihtiyaçlarına hitap eden kapsayıcı bir kültür yaratmalıdır. Türkiye gibi toplumlarda, İK’nın bu tür etkinlikleri bir liderlik uygulaması olarak ele alması, çalışan bağlılığını ve işveren markasını güçlendirmede büyük bir fark yaratır.
Şirket İftarlarının Türk Kültürüne Özgü Dinamikleri
Türkiye gibi manevi değerlere ve duygusal bağlara önem veren bir toplumda, şirket iftarlarının çalışanlar üzerindeki etkisi oldukça derin. Benim danışmanlık yaptığım şirketlerde gözlemlediğim kadarıyla, Türk kültürüne uygun olarak tasarlanmış bu organizasyonlar, çalışanların lidere bağlılığını önemli derecede etkiliyor. İftarlara katılan çalışanlar, bu etkinliklerden mutlu ayrılıyor ve hem şirkete hem de liderlerine karşı daha güçlü bir bağlılık hissediyor. Bu tür etkinlikler, çalışanların kendilerini değerli hissetmesini sağlıyor ve “şirketim sözde değil, özde ailem” gibi bir aidiyet duygusu yaratıyor.
Bana göre, çalışan bağlılığı sadece maddi ödüllerle veya performans göstergeleriyle yönetilemez. İşletmelerin çalışanlarına ve hatta onların ailelerine dokunan etkinlikler düzenlemesi gerekiyor. Şirket iftarları, Türkiye gibi nüfusunun büyük oranı müslüman olan toplumlarda bu anlamda hem çalışanlara hem de ailelerine hitap eden bir etkinlik olarak öne çıkıyor.
Liderlik Perspektifinden Şirket İftarlarının Önemi
Liderlik, sadece stratejik kararlar almak veya hedeflere ulaşmak değil, aynı zamanda çalışanlarla güçlü bir duygusal bağ kurmaktır. Şirket iftarları veya benzer organizasyonlar da lider ile çalışan arasındaki bağı güçlendiren önemli bir araçtır.
Benim gözlemlediğim kadarıyla, bu tür etkinlikler, liderlerin çalışanlarıyla informal bir ortamda bir araya gelmesini sağlayarak güven ve samimiyet temelli bir ilişki kurmasına olanak tanıyor. Özellikle Türkiye gibi duygusal bağların ön planda olduğu bir toplumda, liderlerin çalışanlarının kültürel ve manevi değerlerine saygı göstermesi, çalışanların lidere olan bağlılığını artırıyor.
Danışmanlık yaptığım şirketlerde, şirket iftarlarına katılan liderlerin, çalışanlarıyla daha güçlü bir bağ kurduğunu ve bu etkinliklerin liderlik algısını olumlu yönde etkilediğini gördüm. İftarlar, liderlerin çalışanlarına “seni görüyorum, sana değer veriyorum” mesajını vermesi için bir fırsat sunuyor. Bu, çalışanların liderlerine duyduğu güveni ve bağlılığı artırırken, liderin de ekibini daha iyi tanımasını ve motive etmesini sağlıyor. Bana göre, liderlik bağlamında şirket iftarları, sadece bir organizasyon değil, aynı zamanda bir liderlik uygulamasıdır. Liderler, bu tür etkinlikleri bir strateji olarak benimseyerek, çalışanlarıyla arasındaki duygusal bağı güçlendirebilir ve uzun vadeli bir bağlılık yaratabilir.
Rahmetli Babamın Dediği Gibi: Sadede Gelelim!
Instagram ve LinkedIn’de yaptığım anketlerin sonuçları, şirket iftarlarının özellikle profesyonel çevrelerde (LinkedIn: %51 Evet) daha yaygın olduğunu, ancak genel kitlede (Instagram: %34.7 Evet) henüz tam anlamıyla benimsenmediğini gösteriyor. Bana göre, bu farklılık, şirketlerin organizasyonel yapılarından ve İnsan kaynakları yönetiminin gücünden kaynaklanıyor. Güçlü İK yapısına sahip şirketler, çalışan bağlılığını artırmak için bu tür etkinlikleri bir strateji olarak benimserken, İK yönetimi zayıf olan şirketlerde bu etkinlikler genellikle göz ardı ediliyor.
Benim görüşüme göre, Türkiye gibi duygusal bağlılıkların iş hayatında önemli olduğu bir ülkede, şirket iftarları bir “lüks”, “gereksiz harcama” ya da “gösteriş” değil, “çalışanların gönlüne dokunmanın” ve kurumsal aidiyeti güçlendirmenin doğal bir parçasıdır.
Ancak, bu tür etkinliklerin yapılmamasının birkaç temel nedeni var: Birincisi, güçlü İK yapılarının olmaması. Eğer bir şirketin İK organizasyonu zayıfsa, çalışan bağlılığını artıracak etkinlikler de yapılmıyor. İkincisi, yönetim bakış açısının dar olması; bazı işverenlerinse, halen daha çalışan bağlılığını sadece maddi ödüllerle sağlayabileceğini düşünüyor. Üçüncüsü ise maliyet kaygıları; özellikle KOBİ’ler, bu tür etkinlikleri ek bir yük olarak görebiliyor.
Bana göre, iyi bir lider, çalışanlarının sadece ekonomik ihtiyaçlarını değil, duygusal ihtiyaçlarını da gözetmelidir. Şirket iftarları ve benzeri organizasyonlar, bu anlamda bir liderlik uygulaması olarak görülmeli.
Şirketlere önerim, çalışan bağlılığını artırmak için şirket iftarları gibi etkinlikleri düzenlemeye daha fazla önem vermeleri. Çünkü bu tür organizasyonlar, yönetimde önemli bir boyut ve adeta “gizli bir tılsım” barındırıyor.
Bir çalışanın gözünde bir iftar, sadece bir iftardan çok daha büyük bir anlam taşıyor; hele ki ailesine dokunan bir organizasyon, bir organizasyondan çok daha büyük bir değer ifade ediyor. Bu yüzden, özellikle Türkiye gibi sosyal bağların güçlü olduğu toplumlarda, bu tür detaylar atlanmamalı ve çalışanların gönlüne dokunacak etkinlikler, liderlik stratejilerinin bir parçası haline getirilmelidir.
Sevgiler,







